"Ey kör! Aç gözünü de düşlerden uyan. Simurg'u göremesen de bari küçük bir serçeyi gör.
Kaf Dağına varamasan bile hiç olmazsa evinden çıkıp kırlara açıl; böcekleri, kuşları, çiçekleri ve tepeleri seyret.
Bırak dünyanın haritasını yapmayı!
Daha hayattayken bir taşı bir taşın üstüne koy.
Gülleri ve bülbülleri göremeyip gün boyu evinde oturan adam Dünyanın kendisini hiç görebilir mi?"
(Puslu Kıtalar Atlası/syf:21)
"Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmektir.
acıyı susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor,
bu yüzden daha rahat döşeklere daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı.
Dünyaya olan kayıtsızlıkları bazen o kerteye varıyordu ki , kendilerine altın ve gümüşten ,
zevk ve safadan , lezzet ve şehvetten bir alem kurup keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmelerine izin vermiyorlardı.
zevk ve safadan , lezzet ve şehvetten bir alem kurup keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmelerine izin vermiyorlardı.
Oysa Uzun ihsan Efendi Dünya'nın şahidi olmanın gerçek bir ibadet olduğunu sık sık söylerdi.."
"Kendime hâkim olabilseydim belki de seni, çoktan içine girdiğim bu maceraya bırakmazdım.
Sana olan sevgim biricik oğlumu tehlikeye atmama engel oluyor. Ama bilmek ve şahit olmak en büyük mutluluktur.
Macera ise büyük bir ibadettir; çünkü O'nun eserini tanımanın başka bir yolu olduğunu görebilmiş degilim.
Kendi payıma ben, dünyayı rüyalarımla keşfetmeye çalıştım. Bu, yeterince cesur olmadığımın bir göstergesi olabilir.
Aynı hatayı senin de yapmana yolaçmak istemiyorum.
Sana izin veriyorum, git. Git ve benim göremediklerimi gör, benim dokunamadıklarıma dokun, sevemediklerimi sev ve hatta, bu babanın çekmeye cesaret edemediği acıları çek.
Dünyadan ve onun binbir halinden korkma."
"Bilme tutkusu insanları nasıl bir sona sürüklüyor. görmek, duymak, bilmek ve öğrenmek isteyen şu zavallı cerraha gösterilmeyen saygı, sadece karanlığı, soğuğu ve sessizliği algılayan ve hiçliği bilen bir cesede gösteriliyor.
"Bilme tutkusu insanları nasıl bir sona sürüklüyor. görmek, duymak, bilmek ve öğrenmek isteyen şu zavallı cerraha gösterilmeyen saygı, sadece karanlığı, soğuğu ve sessizliği algılayan ve hiçliği bilen bir cesede gösteriliyor.
onu katleden insanlar evlerine döndüklerinde belki de çocuklarına kubelik'in acı sonunu ibretle anlatacaklar ve bilginin tehlikelerini birer birer sayacaklar."
"...bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmektir. acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. dünyaya olan kayıtsızıkları bazen o kerteye varıyordu ki, kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve safadan, lezzet ve şevkten bir alem kurup keder ve ızdırıp fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlar..."
"...bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmektir. acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. dünyaya olan kayıtsızıkları bazen o kerteye varıyordu ki, kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve safadan, lezzet ve şevkten bir alem kurup keder ve ızdırıp fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlar..."